aforizm — is., Fr. aphorisme Özdeyiş … Çağatay Osmanlı Sözlük
aforizma — is., Fr. aphorisme Özdeyiş … Çağatay Osmanlı Sözlük
dağar — is., Far. taġār 1) Ağzı yayvan, dibi dar toprak kap 2) Dağarcık Daldırın elinizi onun özdeyiş dağarına, her duruma uygun formüller bulabilirsiniz. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
deyiş — is. 1) Deme, söyleme işi Peki deyişleri de akılları yattığı için değil, korkuları ağır bastığı için oldu. T. Buğra 2) Söyleme biçimi, anlatım biçimi, üslup 3) Bir kimsenin bir konuyla ilgili anlattıkları, ifade 4) ed. Halk şiiri, halk türküsü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
felsefe — is., Ar. felsefe 1) Varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması Felsefe diliyle söylersek her ozan bir fenomendir yani olgudur. N. Cumalı 2) Bir bilimin veya bilgi alanının temelini oluşturan ilkeler bütünü Tarih felsefesi. Hukuk felsefesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
iradımesel — is., ed., Ar. īrād + meṣel Bir düşünceyi atasözleri, özdeyiş vb. ile güçlendirme … Çağatay Osmanlı Sözlük
kelamıkibar — is., esk., Ar. kelām + kibār Özdeyiş … Çağatay Osmanlı Sözlük
öz — 1. is., fel. 1) Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. H. Taner 2) Kendine, kendi kendini anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz Öz eleştiri, öz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
vecize — is., Ar. vecīze Özdeyiş Daima birtakım vecizeler zikreden eniştemiz yemeğe dair de böyle şeyler söyler. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
vecîze — (A.) [ ﻩﺰﻴﺝو ] özdeyiş … Osmanli Türkçesİ sözlüğü