akmak — den, ar 1) Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış. S. F. Abasıyanık 2) Bu gibi maddeler aşağıya, yere düşmek Üstünden sular akıyor. 3) Sıvı bir madde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
defolmak — nsz, Ar. defˁ + T. olmak Savuşmak, çekilip gitmek Bir gece oyuncular dükkânı, tezgâhı toplayıp kasabadan defoldular. R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller defol! … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekmek — 1. i, er 1) Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek 2) Toprağı ekip biçmek için kullanmak Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor. M. Ş. Esendal 3) e Serpmek Yemeğe biber ekmek. 4) mec. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
faydasız — sf. Yararsız Bir aralık evden savuşmak da aklına geldi ama faydasız buldu. M. Ş. Esendal Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller faydasız baş mezara yaraşır … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçmak — e, ar 1) Hızla koşup bir yere saklanmak Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın. H. R. Gürpınar 2) nsz Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek Silahını hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor. R. E. Ünaydın 3) den… … Çağatay Osmanlı Sözlük
savuşma — is. Savuşmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
zamkinos etmek — argo kaçmak, savuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
voltasını almak — argo 1) kaçmak, savuşmak 2) çekilmek, gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekip gitmek — bırakıp gitmek, ayrılmak, savuşmak Sırf bu parayı ödeyemiyorum diye çekip gitmesini bağışlamıyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
başını alıp gitmek — izin almadan ve gideceği yeri bildirmeden gitmek, savuşmak O, dönüşümü sabırsızlıkla beklerken bir kâğıt bırakır, başımı alıp giderdim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük