üstüne yaptırmak — üstüne geçirmek Ev galiba halasınındı ama Emin üstüne yaptırmıştı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne çevirmek — üstüne geçirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne basmak — 1) yerinde bir düşünce ileri sürmek Ne iyi söylediniz, dedi; ne iyi üstüne bastınız. F. R. Atay 2) iyice belirtmek Üstüne basa basa olmaz, dedi … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne kuma gelmek — evlendiği erkek, başka bir kadın almak Üstüne kuma gelmesi şart değil insanın bu acıyı tatması için. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne alınmak — 1) bir davranışın kendisine karşı olduğunu sanarak tedirgin olmak, alınmak 2) bir işi yapmaya söz vermek, ödev alınmak Her biri, ayrı bir defter sayfasının gözden geçirilmesini üstüne aldı. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne çekmek — üzerine almak, muhatap olmak Hâlâ eski zenginliğinin hasedini üstüne çeker ve eski terekelerinin veraset vergilerini öder. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne düşmek — bir kimseyle veya bir şeyle çok ilgilenmek Biz de hani üstüne düşüp düzeltecek yerde, Atatürk ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü uydurma dilcilik gayretine alet etmişiz. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne evlenmek — (karısının) karısı varken bir kadınla daha evlenmek Fakat hanımefendi, bugün İstanbul da karısının üstüne evlenmiş kaç erkek var? H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne gitmek — karışmak Hancı kırda yatıyormuş, üstlerine gidememiş. Karıyı gözünün önünde kesmişler de üstüne gidememiş. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne kalmak — (birinin) güçlükler birinin omuzlarına yüklenmek O giderse bütün yük kızın üstüne kalacak. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük