üzüntülü — sif. Adamı üzən, əldən salan; üzücü, əzici, əzablı. Lalə Qüdrətin gəlişini gözləyir, . . amma yenə üzüntülü düşüncələrdən sonra narahat bir yuxuya gedirdi. M. Hüs.. // Həzin, qəmli, kədərli. Zınqırovların səsi yavaş yavaş musiqiyə çevrilir, nər… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
ölüevi gibi — üzüntülü, sessiz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötü kötü düşünmek — üzüntülü düşüncelere dalmak Bir yıldırım gelse de beni de yok etse bari diye kötü kötü düşündüğü oluyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
rahat olmak — üzüntülü, sıkıntılı veya tedirgin durumda olmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başından aşağı kaynar sular dökülmek — üzüntülü veya kötü bir olay karşısında birdenbire büyük bir sıkıntı duymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ALİM — Üzüntülü, kederli, ıztırab çeken … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
acı acı — zf. 1) Üzüntülü bir biçimde, dokunaklı olarak Acı acı gülerek Beyoğlu nun ilk ışıklarına baktı. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Sert ve keskin bir biçimde Temizlenmeye hiç vakti olmayan kirli iş adamı gibi acı acı ter, kepek, yağ ve toprak kokuyor. A.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağlamaklı — sf. Ağlar gibi olan, üzüntülü Çoğu ağlamaklı bu türlü şarkıları aslında sevmediklerini anlamışlar. N. Cumalı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ağlamaklı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dram — is., tiy., Fr. drame 1) Sahnede oynanmak için yazılmış oyun 2) Acıklı, üzüntülü olayları, bazen güldürücü yönlerini de katarak konu alan sahne oyunu veya televizyon filmi 3) Tiyatro edebiyatı 4) mec. Acıklı olay İhtiyarın ve umumiyetle insanın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
elemli — sf. Üzüntülü, kederli Çektiği elemli aşkla mesut olmasa da bunları sevdiği şüphesizdir. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük