yagmak — yağmak, I, 139, 376, 457, 494; I I,122; III, 60, 61 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
yağmak — nazl olmak, yokarıdan düşmek, yağmur, kar, dolu dökülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
siyem siyem yağmak — yağmur, kar ince ince yağmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bardaktan boşanırcasına yağmak — yağmur çok şiddetli yağmak Sabahleyin yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolu yağmak — dolu yere düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvendiği dağlara kar yağmak (veya güvendiği dal elinde kalmak) — yardım ve yarar beklediği kimse, yer veya şeyden iyilik gelmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kırağı düşmek (veya yağmak) — kırağı oluşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yağmur yağmak — yağmur yere düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kar yağmak — kar yere düşmek Ben kışın kar yağarken bile kova kova soğuk su dökünürüm. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
sakalına kar yağmak — sakalı aklaşmaya başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük