laf yakıştırmak — konuşma sırasında yerinde söz söylemek, gerekeni ifade etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
layık görmek — yakıştırmak, uygun görmek Ben işte oyum, şimdi söylemeye layık görmediğiniz Dikmen Yıldızı... A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
TATBİK — Yakıştırmak. Yerine getirmek. * Karşılaştırmak. * Bir kaide, kanun veya emri yerine getirmek. Kıyas ve tahmin etmek. * Benzetme, uydurma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kondurmak — e 1) Konma işini yaptırmak Koca dağın başına ne güzel bir yapı kondurmuşuz ama gel gör ki yolunu unutmuşuz. B. R. Eyuboğlu 2) Gelişigüzel takmak, iliştirmek Başına çiçekler kondurmuş. 3) i Birden yapıvermek veya söyleyivermek Öpücüğü kondurdu. 4) … Çağatay Osmanlı Sözlük
laf — is., Far. lāf 1) Söz, lakırtı Ben lafımı bitirmeden o atıldı. 2) Sonuçsuz, yararı olmayan söz Onun söyledikleri laftan ibaret. 3) Konuşma 4) Konu, mevzu, bahis Lafı değiştirdi. 5) ünl. Öyle şey olamaz, bu sözün hiçbir değeri yok anlamlarında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uydurmak — i, e 1) Uymasını sağlamak Gözlerini kilidi sökülmüş ve büyümüş anahtar deliğine uydurdu. P. Safa 2) i Hayal gücünden yararlanarak gerçek dışı bir şey söylemek, yakıştırmak Terzinin kendi sözünü yanlış anlamış olduğu hikâyesini uydurmuş olmalıydı … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakıştırma — is. Yakıştırmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaraştırmak — i, e Uygun görmek, yakıştırmak, tensip etmek Kendime ben de o hâli yaraştıramıyorum. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
yedirmek — i, e 1) Yemesini sağlamak 2) Ağzına yiyecek vermek, beslemek, karnını doyurmak Çocuğu yedirmek. 3) Bir şeyi azar azar başka bir şeyin içine karıştırarak belli olmayacak duruma getirmek Yağı hamura yedirmek. 4) Bir fazlalığı herhangi bir biçimde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
NAZ — f. Bir şeyi beğenmeyiş, şımarıklık. * Beğendirmek maksadiyle kendini ağır satmak. * Celb i muhabbet için edilen nezâket, letâfet ve zarafet. * Yalvarma, rica.(İşte ubudiyetin esası olan, acz ve fakr ve kusur ve naksını bilmek ve niyaz ile dergâh… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük