yedirmek

yedirmek
-i, -e
1) Yemesini sağlamak
2) Ağzına yiyecek vermek, beslemek, karnını doyurmak

Çocuğu yedirmek.

3) Bir şeyi azar azar başka bir şeyin içine karıştırarak belli olmayacak duruma getirmek

Yağı hamura yedirmek.

4) Bir fazlalığı herhangi bir biçimde kullanmak

Kumaşın fazlasını büzgüye yedirdi.

5) -e Nefis, namus, şan, kibir vb. kavramlarla kullanıldığında yakıştırmak, yaraştırmak
6) -e, mec. Bir kimseye rüşvet vermek

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужно решить контрольную?

Look at other dictionaries:

  • yağ yedirmek — azar azar ekleyerek katıldığı malzemeyle yağın iyice bütünleşmesini sağlamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • para yedirmek — 1) gereksiz olarak başkasına çok para harcamak 2) rüşvet vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • lafını yedirmek — iddialı olarak söylediği sözü geri alma zorunda bırakmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • TEHVİS — Yedirmek, yemek yedirmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • aşatmak — yedirmek, etâm etmek, okulmak; aşamak iza …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • beslemek — i 1) Yiyecek ve içeceğini sağlamak Okulun artıklarıyla otuz kişiden fazla insan besliyorduk. H. E. Adıvar 2) Yedirmek Pembe ekmekler kızartacak, üstlerine tereyağı, reçel, havyar sürecek, onu eliyle besleyecekti. H. E. Adıvar 3) Semirtmek 4)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çiğnemik — is., ği Ağızda çiğnenip çıkarılan yemek Çocuklara çiğnemik yedirmek zararlı bir alışkanlıktır …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • doyurmak — i 1) Açlığını gidermek Saatlerce karnımı doyuracak bir köy aramış, bulamamıştım. S. F. Abasıyanık 2) Geçindirmek, yaşamasını sağlamak Bu topraklar milyonlarca kişiyi doyurabilir. 3) Bir maddenin içine alabileceği kadar başka bir madde katmak 4)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • laf — is., Far. lāf 1) Söz, lakırtı Ben lafımı bitirmeden o atıldı. 2) Sonuçsuz, yararı olmayan söz Onun söyledikleri laftan ibaret. 3) Konuşma 4) Konu, mevzu, bahis Lafı değiştirdi. 5) ünl. Öyle şey olamaz, bu sözün hiçbir değeri yok anlamlarında… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • para — is., ekon., Far. pāre 1) Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit 2) Kazanç Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar genç işidir. S. F. Abasıyanık 3) esk. Kuruşun kırkta biri Birleşik Sözler para… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”