yalın ayak, başı kabak — 1) ayağı ve başı çıplak Bir toprak yolda köylüler yürüyor, yalın ayak, başı kabak çocuklar görüyordum. S. F. Abasıyanık 2) mec. çok perişan bir kılıkta İçinde yaz kış, bir don bir gömlekle yalın ayak, başı kabak bir adam oturur. Y. K.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalın ayak — çıplak ayak … Beypazari ağzindan sözcükler
yalın — 1. is., hlk. Alev 2. sf. 1) Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı) 2) hlk. Çıplak, kınından çıkmış Dışarıdan içeriye ellerinde yalın kasaturalarla polisler daldı. E. E. Talu Birleşik Sözler yalın ad yalın ayak yalın cümle yalın durum … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalın kelime — is., dbl. Anlamlı olarak daha küçük parçaya bölünemeyen, kök durumundaki kelime, basit kelime: Ev, gel, ayak gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
uldımak — yalın ayak, nalsız kalmak; ayağı ya ralanmak, ayağı aşınmak I, 104, 273 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
HAFA' — Yalın ayak yürümek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HAFİ — Yalın ayak yürüyen veya koşan. * Çok ikram eden insan. İnsanı güler yüzle karşılayan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HIFY(E) — Yalın ayak yürümek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HUFVE — Yalın ayak olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük