yer katı

yer katı
is.
Giriş katı

Yer katında, bahçe üstünde bir oda.

- H. Z. Uşaklıgil

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • giriş katı — is. Toprak düzeyinde olan kat, yer katı, zemin katı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kat — 1. is. 1) Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık. S. F. Abasıyanık 2) Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey Bir kat …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • arkeen — is., jeol., Fr. archéen Kambriyumlardan önce oluşan en eski yer katı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • CEFCEF — Yüce, yüksek yer. * Katı yel …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • takır — kati. kuru, sırt yer; gezerken takırdı eden mahl; ot bitmez ve taşsız bir mevki; su içün çobanların muracât edecek mekyan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • əl — is. 1. Qolun biləkdən dırnaqlara qədər olan hissəsi. Əli ilə tutmaq. Sağ əl. Əllərini yumaq. Əlini çiyninə qoymaq. Əli ilə sığallamaq. Əli ilə götürmək. İnsan işlərinin çoxunu əlləri ilə görür. – Tək əldən səs çıxmaz. (Ata. sözü). Əfsus ki,… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • ocak — is., ğı 1) Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar. Halikarnas Balıkçısı 2) Şömine Ocağın önünde oturup acayip bir… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • akmak — den, ar 1) Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış. S. F. Abasıyanık 2) Bu gibi maddeler aşağıya, yere düşmek Üstünden sular akıyor. 3) Sıvı bir madde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zemin — is., Far. zemīn 1) Taban, döşeme, yer Kırmızı bir zemin üstünde bir sürü insan, havada uçan beyaz bir kuşa bakıyorlardı. M. Ş. Esendal 2) Kumaş, süslü kâğıt, halı, yer muşambası, tablo vb. desenli nesnelerde, biçimlerin üzerinde yer aldığı renk… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”