yıkım olmak — büyük zarara yol açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıkıntı — is. 1) Yıkılma, yıkım, mahvolma 2) Yıkılan bir şeyin parçaları, kalıntıları, enkaz Ateşoğlu nun evinin biraz ötesinde bir ev yıkıntısı keşfettim. Halikarnas Balıkçısı 3) mec. Ruhsal bakımdan yıkılma, yıkım, mahvolma Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
afet — is., Ar. āfet 1) Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım O yıl su baskınları bir afet gibiydi. 2) Kıran 3) sf., mec. Çok kötü Şöhret gibi servetin de afet olduğunu yeni anlıyordum. R. N. Güntekin 4) mec. Güzelliği ile insanı şaşkına çeviren,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
felaket — is., Ar. felāket 1) Büyük zarar, üzüntü ve sıkıntılara yol açan olay veya durum, yıkım, bela İnsanların korkması icap eden en büyük felaket, kötü ahlaktır. S. Ayverdi 2) sf. Çok kötü Felaket bir yazı. 3) sf. Şaşırtıcı, hayrete düşürücü Bu kız… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nükleer silah — is., fiz. Nükleer enerji ile yıkım gücü sağlayan silah … Çağatay Osmanlı Sözlük
yadımlama — is., biy. Canlı protoplazmayı yapan büyük ve karmaşık yapılı moleküllerin enerji çıkararak yanması, yıkım, katabolizma, özümleme karşıtı … Çağatay Osmanlı Sözlük
Afet — Doğanın sebep olduğu yıkım; kıran; çok kötü; büyük felaket; belâ; çok güzel insan … Hukuk Sözlüğü