- yılışık
- sf., -ğı
Yapmacık davranışlarla hoş görünmeye çalışan
O hanende denilen yılışık boşboğaza ne diyeyim?
- S. M. Alus
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
O hanende denilen yılışık boşboğaza ne diyeyim?
- S. M. AlusÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ağzı kalabalık — sf., ğı Birbirini tutmayan sözler söyleyen, yerli yersiz konuşan, boşboğaz (kimse) Ata bu yılışık ve ağzı kalabalık heriften hazzetmez. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
arsız — sf. 1) Utanması, sıkılması olmayan, yılışık, yüzsüz (kimse) 2) Açgözlü davranan (kimse) 3) mec. Kolayca üreyebilen (bitki) Birleşik Sözler arsız arsız dayak arsızı tokat arsızı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller arsızın yüzüne tükürmüşler, yağmur … Çağatay Osmanlı Sözlük
birinci — sf. 1) Bir sayısının sıra sıfatı 2) is. Zaman, yer, sıra bakımından başkalarından önce gelen kimse, şey Birincisi ne kadar mağrur ise öbürü o kadar yılışık. Y. Z. Ortaç 3) is. Sırada, önem sırasında en üstün olan kimse Sınıfın birincisi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gülüşme — is. Gülüşmek işi Biz çıkarken arkamızdan onların yılışık gülüşmeleri vardı. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaburgasız — sf. 1) Kaburgası olmayan 2) mec. Yılışık, dalkavuk Bu kaburgasız insan yığınını İstanbul da toplaştıran, oy ticaretidir. A. Boysan … Çağatay Osmanlı Sözlük
yavşak — is., ğı, hlk. 1) Bit yavrusu, sirke 2) mec. Geveze, yılışık kimse Sonra aynı yavşak, teklifsizlikle Binbaşı Ferit in kadehini dikiyor. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
yılışıkça — zf. Yılışık bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
yılışıklık — is., ğı Yılışık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yılışkanlık — is., ğı Yılışık olma durumu, yılışıkça davranış … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıvışık — sf., ğı, hlk. 1) Islak, kaygan, yapışkan 2) mec. Yılışık … Çağatay Osmanlı Sözlük