takılıp kalmak

takılıp kalmak
1) oyalanmak
2) bakışlarını ayıramamak

Bekçi çekildi gitti. Fakat çocuğun gözleri pencereye takılıp kalmıştı.

- H. E. Adıvar

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • gözleri takılıp kalmak — bir şeyden gözlerini ayıramamak O anda pek çok şeyler yapmak istediği hâlde, gözleri köşeyi ağır ağır dönen tramvaya takılıp kalmıştı. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • takılı kalmak — bir yerde bir şeyde takılıp kalmak Bütün dava şimdi Trakya daki bu sınırlama keyfiyetine takılı kalmıştı. A. N. Karacan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • saplanmak — e 1) Hızla batmak Ok bacağına saplandı. 2) Batma sonucu hareket edemez olmak, batıp kalmak Dönüşte Zeytinburnu açıklarında kara saplandık. Y. Z. Ortaç 3) mec. Bir şeyle ilgisini kesmemek, takılıp kalmak Mistik olmayan felsefe görünüşünde de… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • takılmak — nsz 1) Takma işi yapılmak Kendisine bu ad takılmış, takıldığı gibi de kalmıştır. M. Ş. Esendal 2) e Denge bozulacak bir biçimde bir yere dokunup aksaklık ortaya çıkmak Önünü çok iyi göremeyen hayvanın ayağı bir taşa takıldı. O. C. Kaygılı 3) e… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zihni takılmak — 1) (bir şeye) yanlış bir kanıya takılıp kalmak 2) (bir şeye) çözülmesi gerekli bir konu üzerinde durmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”