- baskı yapmak
- 1) bir kimseyi bir işi yapmaya zorlamak, zor kullanmak2) sp. oyuncunun rahat hareket etmesini engellemek
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
baskı — is. 1) Bir eserin basılış biçimi veya durumu Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı. A. Ş. Hisar 2) Bası sayısı Bu gazetenin baskısı yüz bindir. 3) Bir eserin tekrarlanarak yapılan baskı işlemlerinden her biri Sözlüğün yeni… … Çağatay Osmanlı Sözlük
basınç yapmak — bir yüzey üzerine güç kullanarak baskı yapmak Katı cisimler, üzerine konuldukları yüzeylere, yere doğru, sıvılar ise içinde bulundukları kabın dibine ve yanlarına doğru basınç yaparlar … Çağatay Osmanlı Sözlük
pres yapmak — sp. karşı takımın oyun kurmasını baskı yaparak engellemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tahakküm etmek — baskı yapmak, zorbalık etmek, hükmetmek O, işbaşına geldiği zaman etrafındakilere böyle tahakküm ederdi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
bastırmak — i 1) Basma işini yaptırmak Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta. T. Dursun K 2) Zararlı bir olayı önlemek Yangını bastırmak. 3) Durdurmak İsyanı bastırmak. 4) Üstünlüğünü göstermek Şişman, kısa boylu bir yüzbaşı usulsüzlükte … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkboğaz — is. Bir şey yaptırmak için birini zorlamak, baskı yapmak anlamlarına gelen sıkboğaz etmek deyiminde geçer Sen bizi sıkboğaz ediyorsun diyorum yani bu işi yarına bıraksak ha... M. İzgü … Çağatay Osmanlı Sözlük
tazyik etmek — 1) zorlamak, baskı yapmak 2) sıkıştırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakasına çökmek — zorlamak, baskı yapmak Bereket versin hekimler sıkı bastılar, yengem de yakana çöktü de seni biraz hizaya getirdiler. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pres — is., tek., Fr. presse 1) İşletme, onarma, düzletme vb. işlemlerin uygulanması için bir nesneyi, iki ağırlık arasında mekanik olarak sıkıştırmaya yarayan alet, mengene, cendere 2) Üzüm, elma, zeytin vb. meyve ve sebzeleri sıkarak suyunu, yağını… … Çağatay Osmanlı Sözlük