belirti bilimi — is. Bitkilerin yıl içinde büyüme ve gelişmelerinde görülen değişikliklerle iklim olayları arasında ilgi kurarak bundan sonuç çıkaran bilim, fenoloji … Çağatay Osmanlı Sözlük
ön belirti — is. Belirtilerin ilki … Çağatay Osmanlı Sözlük
esame — belirti, alamet, iz … Beypazari ağzindan sözcükler
iz — is. 1) Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti Yüzünde birtakım diş ve tırnak izleri vardı … Çağatay Osmanlı Sözlük
alamet — is., Ar. ˁalāmet 1) Belirti, işaret, iz, nişan Komşunun kızında da bir zamandır, sabırsızlık, taşkınlık alametleri çoğalmıştı. R. H. Karay 2) mec. Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne Birleşik Sözler alametifarika kıyamet… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilim — is. 1) Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim Benim sizden istediğim Türkçe yardım, bazı eski yazılı bilim ve tarih gibi ciddi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
döküntü — is. 1) Dökülmüş, saçılmış şeyler Onlar kendi küfleri, kendi yırtık pırtıkları, kendi döküntüleriyle yaşayabiliyorlar. Y. K. Beyatlı 2) Bir topluluktan geri kalmış kimseler 3) Deniz yüzüne yakın, üzerinde dalgaların çatladığı kaya kümesi 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
emare — is., esk., Ar. emāre Belirti, iz, ipucu Fakat hepsinin yüzünde korku ve endişe emarelerini ayan beyan görmüştüm. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
emarecik — is., ği Küçük iz, ufak belirti Yazışlarda dostluğun içyüzünden bir emarecik bile yok. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
eser — is., Ar. eṣer 1) Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt Boğaziçi doğrudan doğruya Türklerin eseridir. Y. K. Beyatlı 2) Yayın, kitap, yapıt Bütün özlediğim eserlerle bir kütüphane yapabilsem artık yapılacak bir iş kalmayacak. H. Z. Uşaklıgil 3) İz,… … Çağatay Osmanlı Sözlük