- meydana getirmek
- olmasını sağlamak, oluşturmak
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
vücuda getirmek — meydana getirmek, var etmek Koridor burada sola kıvrılarak yeni bir dehliz daha vücuda getirmektedir. H. F. Ozansoy … Çağatay Osmanlı Sözlük
var etmek — meydana getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydan — is., Ar. meydān 1) Alan, saha Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu. Ö. Seyfettin 2) Yarışma, eğlence veya karşılaşma yeri Şehir kapılarının önündeki meydanlarda davul zurna çalınıyor, cirit, bar oynanıyordu. A. H.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
akortsuzlaştırmak — i 1) Ses düzensizliği veya ayarsızlığı meydana getirmek 2) tek. Radyoda bir ayar frekansında sapma meydana getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapmak — i, ar 1) Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. Ç. Altan 2) nsz Olmasına yol açmak Durgun sular sıtma yapar. 3) nsz Yol almak 4) Onarmak, tamir etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ihdâs — (A.) [ ثاﺪﺣا ] kurma, oluşturma, meydana getirme. ♦ ihdâs edilmek kurulmak, oluşturulmak, meydana getirilmek. ♦ ihdâs etmek kurmak, oluşturmak, meydana getirmek. ♦ ihdas olunmak kurulmak, oluşturulmak, konulmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
düzmek — i, er 1) Bir gereksinimi karşılamak amacıyla birçok şeyi birbirini tamamlayacak biçimde bir araya getirmek Oğlum Sıtkı için son zamanlarda epeyce temiz ev eşyası düzdü diyorlar. M. Ş. Esendal 2) Düzene sokmak, düzene koymak, sıralamak, elverişli … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurmak — i, ar 1) Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk. F. R. Atay 2) Hazırlamak Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak. R. H. Karay 3) Yaylı, zemberekli… … Çağatay Osmanlı Sözlük
husûl — (A.) [ لﻮﺼﺧ ] ortaya çıkma, gerçekleşme, var olma. ♦ husûle getirmek meydana getirmek, gerçekleştirmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
İCAD — Vücuda getirmek. Yeniden bir şey meydana getirmek. Yoktan var etmek. (Bak: İbda )(şu zamanda çok ileri giden feylesoflar diyorlar ki: Hiçten, hiçbirşey icad edilmiyor ve hiçbirşey idam edilmiyor; yalnız bir terkip bir tahlildir ki, Kâinat… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük