- yüzü görmemek
- (bir şey) ...-den yoksun olmak, uzak bulunmak
Yüzyıllardan beri sabah yüzü görmemiş uçsuz bucaksız kıraç topraklar.
- Y. K. Karaosmanoğlu
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Yüzyıllardan beri sabah yüzü görmemiş uçsuz bucaksız kıraç topraklar.
- Y. K. KaraosmanoğluÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
gün yüzü görmemek — 1) güneş ışığından uzakta kalmak, ışık görmemek 2) mec. hiç kullanılmamak, yeni kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
rahat yüzü görmemek — hiç rahat etmemek Derler ki bugünden itibaren Zeliha nın kalbi rahat yüzü görmedi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dirlik yüzü görmemek — rahata kavuşamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya yüzü görmemek — kapalı bir yerde sürekli kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başı yastık yüzü görmemek — yatağa yatıp uyumuş olmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
su sabun görmemek — (bir şey) çok kirli olmak Elleri, tırnakları, yüzü günlerdir su sabun görmemişti sanki. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gün — is. 1) Güneş Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı. M. Ş. Esendal 2) Güneş ışığı 3) Gündüz Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş. H. Taner 4) Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre Kız… … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük