- dünyaya getirmek
- doğurmak
Hayriye Hanım yedi gün evvel ilk çocuğunu dünyaya getirmiştir.
- R. N. Güntekin
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Hayriye Hanım yedi gün evvel ilk çocuğunu dünyaya getirmiştir.
- R. N. GüntekinÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
çocuk dünyaya getirmek — çocuk doğurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk — is., ğu 1) Küçük yaştaki oğlan veya kız Çocuğun bir sütninesi vardı. R. H. Karay 2) Soy bakımından oğul veya kız, evlat Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış. B. R. Eyuboğlu 3) Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuklamak — nsz Doğurmak, dünyaya getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğurmak — nsz, i 1) Yavru dünyaya getirmek, doğum yapmak Bir kadın tarlada doğuruyor, bir kadın hastanede doğuramıyor. S. F. Abasıyanık 2) mec. Ortaya çıkmasına yol açmak, sebep olmak Artık yolun ortasını geçtik ve saçlarımızda aklar akları ve alnımızda… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ikiz doğurmak — 1) ikiz bebek dünyaya getirmek 2) mec. herhangi bir işte çok sıkıntı çekmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
keyfini yapmak — (birinin) her türlü istek ve dileği yerine getirmek Ben dünyaya sanki herkesin keyfini yapmak, herkesin menfaatine hizmet etmek için gelmiştim. H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük