- dünyayı tutmak
- çok yayılmak, her yere dağılmak
Şöhreti dünyayı tutan Paris kadını nadiren güzeldir.
- A. Haşim
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Şöhreti dünyayı tutan Paris kadını nadiren güzeldir.
- A. HaşimÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
şöhreti dünyayı tutmak — çok tanınmak Bizim evin altında şöhreti dünyayı tutmuş bir turşucu dükkânı vardı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
cihanı tutmak — her tarafa yayılmak, dünyayı tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şöhret — is., Ar. şuhret 1) Herkesçe bilinme, tanınma durumu, ün Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı. R. H. Karay 2) Tanınmış, ünlü kimse Bu salonda hepsini ilk defa gördüğüm altı şöhret var. Y. Z. Ortaç Birleşik Sözler şöhret sahibi yalancı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük