- bulundurmak
- -i
1) Var olmasını, hazır bulunmasını sağlamak2) nsz Eksik etmemek
Her milletten alıcı için her şey bulundururlar orada.
- T. Dursun K
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Her milletten alıcı için her şey bulundururlar orada.
- T. Dursun KÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
göz önünde tutmak (veya bulundurmak) — herhangi bir durumun nasıl bir sonuca yol açacağını hesaba katmak, dikkate almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük
taşımak — i 1) Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı. S. F. Abasıyanık 2) Üstünde bulundurmak Boynunda asılmış gümüş bir köstek taşırdı. Y. K. Beyatlı 3) Bir nesnenin ağırlığını yüklenmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulundurma — is. Bulundurmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
emniyet kemeri — is. Uçak, otomobil vb.nde güvenlik için bele takılan kemer Otomobillerde emniyet kemeri bulundurmak zorunludur … Çağatay Osmanlı Sözlük
getirmek — e 1) Gelmesini sağlamak Dün bir deri bir kemik hâlinde eve getirip bırakmışlar. R. N. Güntekin 2) de Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak 3) i Erişmek veya eriştiğini sanmak Baharı getirdik. 4) nsz İleri sürmek Örnek getirmek. 5) nsz Sebep… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözetmek — i 1) Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek Büyük kardeşler küçükleri gözetir. 2) Önem vermek, göz önünde bulundurmak, ayrı tutmak 3) nsz Kollamak, beklemek Fırsat gözetmek. Uygun bir zaman gözetmek. 4) Bir sonuca giderken bütün ayrıntı ve … Çağatay Osmanlı Sözlük
hükmetmek — e, der, Ar. ḥukm + T. etmek 1) Egemenliği altında bulundurmak 2) Düşünme veya yargılama sonunda bir kanıya varmak Gözlerimi açtığım zaman odamı loş görünce akşam olduğuna hükmettim. R. H. Karay 3) Aklına esmek 4) mec. Bir kimseye veya topluluğa… … Çağatay Osmanlı Sözlük
içermek — i 1) İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek Yarım Adam adlı romanı ise kültür yoğunluğu içeren değerli bir denemedir. H. Taner 2) fel. Bir şey, başka bir şeyin varlığını gerektirmek, biri ötekini ister istemez düşündürmek, tazammun etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
korumak — i, den 1) Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur. O. S. Orhon 2) Güçlü bir kimse veya kuruluş,… … Çağatay Osmanlı Sözlük