- epey
- zf.
Az denmeyecek kadar, oldukça, hayli, epeyi, epeyce, epeyice
Epey yürüdü ve üç sokak daha değiştirdi.
- T. Buğra
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Epey yürüdü ve üç sokak daha değiştirdi.
- T. BuğraÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
epey — (Zəngibasar) çox, xeyli. – İcilasa epey adam gəlmişdi … Azərbaycan dilinin dialektoloji lüğəti
bayağı — sf. 1) Aşağılık, pespaye Bütün hareketleri adi, kaba ve bayağı idi. Ö. Seyfettin 2) Basit, adi, sıradan, amiyane, banal Kardeşimi birdenbire çok bayağı buldum. P. Safa 3) zf. Hemen hemen, âdeta Bayağı kanacak gibi oldum. 4) zf. Gerçekten… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir hayli — zf. 1) Epey, çok, hayli 2) Oldukça … Çağatay Osmanlı Sözlük
bunca — sf. 1) Epey, çok Bunca yıldır soluğum sırtını yakmamış da şimdi yakıyor. M. Ş. Esendal 2) zf. Bu kadar, bu denli Bunca hakkı var bende. Ben hiç boşar mıyım? E. Bener … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
epeyce — zf. Epey Uyandığım zaman güneşi epeyce yükselmiş buldum. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
epeyi — zf. Epey … Çağatay Osmanlı Sözlük
epeyice — zf. Epey Epeyice huysuz ve öfkeli adam olmakla beraber herifin bu tavrına pek o kadar kızmadı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
fenlenmek — nsz Yaşına göre bilmemesi gereken şeyleri öğrenmiş olmak Ben seni alık sanıyordum ama sen epey fenlenmişsin. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
hantal — sf. 1) Kocaman, iri, kaba Epey iri ve hantal bir vücudu vardı. A. H. Tanpınar 2) İşi, davranışları kaba ve yavaş Suat onun yanında kendini iri yarı ve hantal hissetti, bırakıp kaçası geldi. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük