gerekçe göstermek — gerektirici sebep ve doküman ileri sürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
esbab-ı mucibe — gerekçe; gerektirici sebepler … Hukuk Sözlüğü
Halil Mutlu — (born Huben HubenovFact|date=October 2008 on July 14, 1973 in Postnik, Bulgaria) is a Turkish World and Olympic Champion in weightlifting. He is one of only four weightlifters to have won three consecutive gold medals at Olympic Games. He won… … Wikipedia
esbabımucibe — is., esk., Ar. esbāb + mūcibe Gerekçe … Çağatay Osmanlı Sözlük
işin tuhafı — ünl. Anlaşılamayan, yadırganan şeylerle karşılaşıldığında kullanılan bir söz Bu tutarsızlıklarını haklı göstermek için gerekçe canbazlıklarına girişiyor ve işin tuhafı herkesi aldattıklarını sanıyorlardı H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kılıf — is., Ar. ġilāf 1) Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap Bütün vücudu sanki ziftten bir kılıf içine tıkılmış gibi idi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) mec. Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe Birleşik … Çağatay Osmanlı Sözlük
lazıme — is., esk., Ar. lāzime 1) Yapılması gerekli olan şey 2) man., mat. Gerekçe … Çağatay Osmanlı Sözlük
mazeret — is., Ar. maˁẕeret 1) Kendini veya başka birini özürlü göstermek için ileri sürülen sebep, özür, bahane Kabahatime mazeret, haklı sebep aramıyorum. A. Gündüz 2) Bir şeyden kurtulmak veya kaçınmak için ileri sürülen gerekçe, bahane Birleşik Sözler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mucip sebep — is., bi Gerekçe … Çağatay Osmanlı Sözlük
münasebet — is., Ar. munāsebet 1) İlişik, ilişki, ilinti İzmir den ordunun başından ve temasa geldiğim siyasi münasebetlerden uzaklaşamazdım. Atatürk 2) İki şey arasındaki uygunluk Yüzle ahlak arasında herhâlde müthiş bir münasebet vardır. S. F. Abasıyanık… … Çağatay Osmanlı Sözlük