gezdirmek

gezdirmek
-i
1) Birinin gezmesini sağlamak, dolaştırmak

Kendisini seven, gezdiren büyük kızlar, ona abla kokusunu vermişlerdi.

- O. C. Kaygılı
2) Tanıtmak amacıyla dolaştırmak

Konuklara Ankara'yı gezdirdi.

3) -e, nsz Bir şeyi başka bir şeyin üzerinde dolaştırarak dökmek

Salataya yağ gezdirmek.

4) -i, -de Sürterek, değdirerek hareket ettirmek

Elini iki üç kere ıslak yüzünün üstünde gezdirdi.

- Y. K. Karaosmanoğlu
5) Bir şeyi herkesin alması için dolaştırmak, sunmak
6) -i, -le Herhangi bir biçimde giydirmek

Beni eski kıyafetle gezdiriyor.

- A. H. Tanpınar

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • gönül gezdirmek — hlk. seçmek için aklından birçok şey geçirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz gezdirmek — 1) derinlemesine incelemeden okumak Masanın üstünde bir başka gazete var. Biraz evvel ona göz gezdirdiğim zaman birbiri ardı sıra üç havadis görmüştüm. R. N. Güntekin 2) bir yeri, bir şeyi çabucak incelemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kezitmek — gezdirmek II, 306 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • bakınmak — nsz, e 1) Bakma işi yapılmak, çevreye göz gezdirmek, araştırmak Şaşkın şaşkın etrafıma bakınırken rehberim beni otele soktu. R. H. Karay 2) hlk. Muayene olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gezdirme — is. Gezdirmek işi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gönül — is., nlü 1) Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. O. S. Orhon 2) mec. İstek, arzu Okumaya gönlün var mı? Birleşik Sözler gönül avcısı gönül …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • okşamak — i 1) Sevgi, şefkat belirtisi olarak elini bir şeyin üzerinde yavaş yavaş gezdirmek veya ona hafifçe vurmak Oğlan kızın yanına geldi, saçlarını okşuyor. H. Taner 2) nsz, mec. Hafifçe dövmek Bir gün hani bir huysuzluk ettiği zaman, al eline, biraz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ovmak — ar 1) Bir şeyin üzerine bastırarak el gezdirmek Şakaklarını, bileklerini kolonya ile ovdum. S. M. Alus 2) Bir yere bir şeyi kuvvetle sürterek temizlemek Tencereyi ovmak. Tahtaları ovmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sıvazlamak — i 1) Bir şeyin üstünde yavaş yavaş, hafifçe el gezdirmek Kaşlarından süzülen yağmur damlalarını eliyle sıvazlayarak onlara baktı. O. Hançerlioğlu 2) Okşamak Titreye titreye birkaç kere başımı, sırtımı sıvazladı. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”