kanmak — su ve başka şeylere kanmak, I, 377; III, 184, 261 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kanmak — söylenene inanmak … Beypazari ağzindan sözcükler
gönlü kanmak — bir işle ilgili kaygısı kalmamak, mutmain olmak, müsterih olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanaat getirmek — kanmak, aklı yatmak, inanmak Artık Kâmuran ın ömrümün en büyük aşkı, geleceğime bir tek hâkim kudret olduğuna kanaat getirdim. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalkmak — kanmak, bıkmak, yağlı yemekten bıkmak III, 435, 447 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kanıkmak — e, hlk. Kanmak, gönlü kanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aldanmak — e 1) Görünüşe bakarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak Hâline, tavrına bakan sana aldanır. Ö. Seyfettin 2) Bir hileye, bir yalana kanmak 3) nsz Hayal kırıklığına uğramak Sen benim dediklerime kulak ver, aldanmazsın! M. Ş. Esendal 4) nsz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
doymak — nsz, ar 1) İsteği kalmayıncaya kadar yemek, açlığı kalmamak Ben biraz zeytin, biraz patates, biraz da yemişle doyarım. B. Felek 2) e Bir gereksinimini yeteri kadar karşılamak Toprak suya doydu. 3) mec. Yeter bulmak, kanmak, tatmin olmak Dünyanın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönül — is., nlü 1) Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. O. S. Orhon 2) mec. İstek, arzu Okumaya gönlün var mı? Birleşik Sözler gönül avcısı gönül … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanma — is. Kanmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük