tutuşturmak — ateşi yakmak içün istimal olunan haşak, kav, kibrit, fitil … Çağatay Osmanlı Sözlük
eline tutuşturmak — karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin verivermek Bir şey demeden mektubu elime tutuşturdu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ateş vermek — tutuşturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yangına vermek — tutuşturmak, bir şeyi bilerek yakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
alevlendirmek — i 1) Alevlenmesini sağlamak, tutuşturmak Ateşi alevlendirmek. 2) mec. Etkisini, şiddetini artırmak, çoğaltmak Davayı alevlendirerek zavallı beyimi üzmek istemem. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
ateşlemek — i 1) Tutuşturmak, yakmak Ocağı ateşlemek. Cephaneliği ateşlemek. 2) Top, tüfek vb. patlayıcı maddeleri patlatmak 3) mec. Kışkırtmak, kızıştırmak 4) mec. Coşturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çer çöp — is. 1) Çalı çırpı kırıntısı Karısı ocağı tutuşturmak için olanca soluğu ile ateşi üflüyordu. Ocaktaki çer çöp yaştı. A. Sayar 2) Döküntü, süprüntü Bir sokak köpeği gibi çer çöple geçinir ve geceleri kilisenin yanındaki köpek kulübeleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dökmek — i, er 1) Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek. S. F. Abasıyanık 2) Belli bir yere boşaltmak Sigara tablasını dökmek. 3) Akıtmak, düşürmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkıştırmak — i 1) Bir şeyi dar bir yere zorla sığdırmak, tıkmak Çamaşırları bavula sıkıştırmak. 2) Bir nesneyi sıkıca duracak biçimde bir yere koymak, yerleştirmek veya orada tutmak 3) Gevşek veya seyrek olan şeyleri birbirine yaklaştırarak sıkı duruma… … Çağatay Osmanlı Sözlük