yalın ayak, başı kabak — 1) ayağı ve başı çıplak Bir toprak yolda köylüler yürüyor, yalın ayak, başı kabak çocuklar görüyordum. S. F. Abasıyanık 2) mec. çok perişan bir kılıkta İçinde yaz kış, bir don bir gömlekle yalın ayak, başı kabak bir adam oturur. Y. K.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabak — is., ğı, bit. b. 1) Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki (Cucurbita) 2) bit. b. Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü 3) Esrarkeşlerin kullandığı bir çeşit nargile 4) müz. Kabak kemane… … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalın ayak — sf., ğı 1) Ayakları çıplak Yalın ayak çocuklar bir kasırgaya tutulmuş gibi tozu dumana katarak koşuşuyorlardı. 2) zf. Çıplak ayakla Sonra kalktım, yalın ayak, örtüsüz tahta masaya gittim. H. E. Adıvar Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller yalın ayak … Çağatay Osmanlı Sözlük
fare — is., hay. b., Ar. fāre Sıçangillerden, küçük vücutlu, kemirgen, memeli hayvan (Mus) Tarla faresi. Fındık faresi. Birleşik Sözler fare deliği faredişi farekulağı farekuyruğu fare otu kö … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıçan — is., hay. b. 1) Sıçangillerden, fareden iri, zararlı birçok türü bulunan kemirgen, memeli hayvan (Rattus) 2) mec. Küçük yaştaki hırsız Birleşik Sözler sıçandişi sıçan kırı sıçankulağı sıçankuyruğu sıçanotu … Çağatay Osmanlı Sözlük