- işi anlamak
- gizli bir şeyi, bir sorunu anlamak
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
polis karakolu — is. Güvenliği sağlamakla görevli polislerin görev yaptığı bina Bana evvel, işi anlamak için polis karakoluna gitmemi tavsiye etti. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yoklama — is. 1) Yoklamak işi, kontrol Müdür sıkı bir kasket yoklaması yapıyor, kapıdan kuş uçurtmuyordu. R. Ilgaz 2) Bir topluluğu oluşturan üyelerin belli bir zaman ve yerde bulunup bulunmadığını anlamak için yapılan sayma işlemi Okulda sınıf yoklaması.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakmak — e, ar 1) Bakışı bir şey üzerine çevirmek Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim. C. S. Tarancı 2) Aramak 3) Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak Limana bakan penceresinden deniz görünürdü. O. V. Kanık 4) Bir şeyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
anlama — is. 1) Anlamak işi, vukuf 2) fel. Bir olay veya önermenin daha önce bilinen bir kanunun veya formülün sonucu olduğunu görme … Çağatay Osmanlı Sözlük
çözümleme — is. 1) Çözümlemek işi 2) dbl. Bir cümledeki kelimelerin hangi kelime türünden olduklarını veya özne, tümleç, yüklem görevlerinden hangisinde bulunduklarını belirtme, tahlil 3) dbl. Kelimenin kökünü bulup eklerini gösterme 4) ed. Bir metni belirli … Çağatay Osmanlı Sözlük
denet — is. 1) Denetleme işi, teftiş 2) sin., TV Laboratuvar işlemi tamamlanmış bir filmin herhangi bir eksiği olup olmadığını anlamak için dağıtımcıya verilmeden önce incelenmesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
denetleme — is. 1) Denetlemek işi 2) Bir görevin yolunda yürütülüp yürütülmediğini anlamak için yapılan araştırma, denetim, bakı, teftiş, murakabe, kontrol Birleşik Sözler denetleme kurulu denetleme raporu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller denetleme yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ters — 1. sf. 1) Gerekli olan duruma karşıt, zıt 2) is. Bir şeyin içe gelen yanı, arkası Elinin tersiyle küçük bir tokat vurmuştu. Ç. Altan 3) is. Kesici bir aletin kesmeyen yanı Kollarına bıçağın tersiyle birkaç tane vurmuşlar. M. Ş. Esendal 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük