yerinde bulmak

yerinde bulmak
doğru olduğunu kabul etmek

Hayatını değiştirme kararımı yerinde bulması beni de memnun etti.

- C. Uçuk

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем решить контрольную работу

Look at other dictionaries:

  • yerinde — sf. 1) İyi, yeterli Binbaşı, uzun boylu, ince yapılı, uzun kır bıyıklı, yaşlı ise de gücü yerinde, her işe eli yatan bir adam. M. Ş. Esendal 2) zf. Zamanı, yeri uygun düşerek, gerektiği biçimde Yerinde konuşmak. 3) zf. Durumunda Sıkılacak ne var …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • haklı bulmak — davasını, iddiasını, düşüncesini, davranışını doğru bulmak, yerinde görmek Müdür onu haklı buldu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • haksız bulmak — bir iddiayı, düşünceyi, davranışı doğru ve yerinde bulmamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • münasip bulmak — uygun olduğunu, yerinde görüldüğünü kabul etmek Karısını affederek onunla barışmayı daha münasip bulduğunu bildiriyordu. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • anlamak — i 1) Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak Babasının niçin bu kasabayı çok sevdiğini Nevin bir türlü anlayamamıştı. S. F. Abasıyanık 2) Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • münasip görmek — uygun ve yerinde bulmak Kendi çocukları hep kız olduğu için yeğeni Bilâl i bu işe münasip gördü. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kafa — is., Ar. ḳafā 1) İnsan başı, ser 2) Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü 3) Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu 4) Mekanik bir bütünün parçası Distribütör… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • haklı — sf. 1) Hakka uygun, doğru, yerinde Fakat aşkta ne hak ne haklı ne haksız ne de bir hakikat vardır. M. Ş. Esendal 2) Davası, iddiası, düşüncesi veya davranışı doğru ve adalete uygun olan (kimse) İkisinden hangisinin haklı olduğu anlaşılamadı.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • haksız — sf. 1) Hak ve adalete uygun olmayan 2) Davası, iddiası, davranışı, düşüncesi doğru ve yerinde olmayan (kimse) Arkadaşınız bu işte haksızdır. Birleşik Sözler haksız yere Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller haksız bulmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”