el el üstünde oturmak

el el üstünde oturmak
herhangi bir iş yapmadan boş oturmak

Herhâlde konağın kuytu bir köşesinde, gene el el üstünde oturuyor olmalıydı.

- R. N. Güntekin

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем написать курсовую

Look at other dictionaries:

  • iğne üstünde oturmak — diken üstünde oturmak Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu. B. Günel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • diken üstünde oturmak (veya olmak) — bir yerde tedirginlik duymak O bir yıl içinde diken üstünde otururum o evde; düş kuramam, şiir yazamam. M. C. Anday Konuşmaya başladık. Yine kavga ederiz diye diken üstündeyim. R. Erduran …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iğne — is. 1) Dikiş dikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araç 2) İki şeyi birbirine tutturmaya yarar ince, uzun, ucu sivri, metal araç Çengelli iğne. Toplu iğne. 3) Toplu iğnenin süs olarak kullanılan, iri… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boş — sf. 1) İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler. A. Gündüz 2) Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal Boş kadro. 3) Yapılacak işi olmayan, işsiz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gemi — is., den. Su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt, sefine Yük gemisi. Savaş gemisi. Birleşik Sözler gemi adamı gemi aslanı gemi bozma gemi çıkışı gemi enkazı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • geçirmek — i 1) Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak 2) e Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek Kalanımızı peşine takarak Murat suyunun karşı kıyısına geçirdi. K. Bilbaşar 3) i, e Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek Odanın eşyasını öbür… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • taş — is. 1) Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde Kireç taşı. Oltu taşı. 2) sf. Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş 3) Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”