- el üstünde tutmak
- (birini) bir kimseye çok saygı ve sevgi göstermek
Ama azdır sanatçılara saygı gösterenler, onları el üstünde tutmak isteyenler.
- S. Birsel
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Ama azdır sanatçılara saygı gösterenler, onları el üstünde tutmak isteyenler.
- S. BirselÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
baş üstünde tutmak — çok iyi ağırlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabuk bağlamak (veya tutmak) — üstünde kabuk oluşturmak, kabuklanmak Hani, insanın bir yerinde bir çıban çıkar da kabuk tutar. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
buz tutmak — sıvının üstünde buz oluşmak, buzla kaplanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
heyheyleri tutmak (veya üstünde olmak) — çok sinirlenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
öpüp başına koymak — 1) bir nimeti veya kutsal sayılan bir varlığı saygıyla el üstünde tutmak, yüksekte tutmak 2) bir şeyi memnunlukla karşılamak, saygı duymak, saygıyla karşılamak Ne dediği bilinmez, anlaşılmaz, kapalı kutu şiirleri öpüp başımıza koymak lazım… … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş tacı etmek — çok sevmek ve saymak, el üstünde tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük