münasip bulmak — uygun olduğunu, yerinde görüldüğünü kabul etmek Karısını affederek onunla barışmayı daha münasip bulduğunu bildiriyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
münasip düşmek — uygun düşmek O makama daha gayur bir zat münasip düşüyordu. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
münasip görmek — uygun ve yerinde bulmak Kendi çocukları hep kız olduğu için yeğeni Bilâl i bu işe münasip gördü. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
münasıp — uygun olan, uygun düşen, yakışan … Beypazari ağzindan sözcükler
açmak — i, ar 1) Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak Örtüyü açmaya mecburum. R. H. Karay 3) Engeli kaldırmak Karla kapanan yolu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
askı — is. 1) Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne Giysi askısı. 2) Pantolon veya giysilerin düşmesini önlemek için omuzdan aşırılan bağ 3) Artırma, eksiltme vb. resmî iş ilanlarının ilgili daire duvarında belli bir zaman süresince asılı durması… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşağı yukarı — zf. 1) Bir baştan bir başa 2) Tama yakın, yaklaşık olarak Bu heykeli açmak için aşağı yukarı bir seneden beri münasip bir fırsat kollanıyordu. R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller aşağı yukarı yürümek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gayur — sf., esk., Ar. ġayūr Gayreti olan, gayretli, çok çalışkan O makama daha gayur bir zat münasip düşüyordu. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
uymak — e, ar 1) Ölçüleri birbirini tutmak Ayakkabı ayağına iyi uydu. 2) Renk, biçim vb. yönünden birbirini tutmak, uygun düşmek Kravat ceketine uymuş. 3) Zevke, anlayışa uygun düşmek Sizin tutumunuz bizim görev anlayışımıza uyuyor. 4) Bir inanca, bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakışmak — nsz 1) Güzel durmak, iyi gitmek, yaraşmak, uygun gelmek Önden yandan nasıl durduğunu, yakışıp yakışmadığını gözden geçirecek. M. Ş. Esendal 2) e Uygun olmak, iyi karşılanmak, münasip olmak Öyle şey küçüklerin ağzına yakışmaz. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük