- gözü tutmak
- (birini veya bir şeyi) güvenmek, beğenmek
Şu botta bu kadar er var, içlerinde gözüm bir seni tuttu.
- H. Taner
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Şu botta bu kadar er var, içlerinde gözüm bir seni tuttu.
- H. TanerÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) … Çağatay Osmanlı Sözlük
tok — sf. 1) Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı 2) Sık ve kalın dokunmuş (kumaş) 3) Kalın ve gür (ses) Biraz tok, biraz derinden gelen bir sesle... Y. Z. Ortaç 4) mec. Sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uç — is., cu 1) Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu. A. Gündüz 2) Bir şeyin baş veya son noktası 3) Bir şeyin kenarı Kırk kişilik bir masanın bir ucunda, üç kişiyiz. R. H.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük